Halkların Demokratik Kongresi: Yeni Bir Siyaset Tarzıyla Halklarımızın Alternatifini Yaratmaya

15-16 Ekim’de Ankara’da toplanan Kongre Girişimi delegeleri, “Halkların Demokratik Kongresi”nin (HDK) kuruluşunu ilan etti.

HDK’ya hoş geldin diyoruz.

Halkların Demokratik Kongresi, cumhuriyet tarihi içinde, işçi, emekçi ve ezilen toplumsal kesimlerin topladığı ilk birleşik Kongre olma özelliğini taşıyor.

HDK, ezilenlerin ortak cephesi yönünde atılmış bir ilk adımdır. Bir filiz, bir nüvedir. Zira bir cephenin karakterinin ayırt edici özelliği olan bir programa sahiptir. Ancak kapsama iddiasında olduğu toplumsal ve siyasal güçlerin henüz tümüne ulaşamamıştır. Programının kapsama alanına denk düşen bir genişleme sağlayamamıştır.

Sınıf düşmanının, ezilenlerin farklı kesimleri arasına serptiği önyargı ve kuşku tohumları bugün için elde edilebilir olan birliğin çapını bu kadarla sınırladı. Ancak Kongre, ilan ettiği program yönünde pratik adımları atmayı başardıkça, birleştirdiği güçlere dayanarak bir kitle hareketini geliştirdikçe, önyargı duvarlarını yıkacak ve ezilenlerin birliğini sağlamada gelişme sağlayacaktır.

Ekmek ve Özgürlük İsyanlarına Hazırlığın Aracı

HDK, Arap halk devrimlerinin ateşinin bölgemizi ısıttığı, Yunanistan proletaryasının Meclis'i kuşatarak kriz yıkımına başkaldırdığı, İtalya sokaklarının tutuşturulduğu, ABD'de mali sermayenin karargahlarının önünde yoksulların eyleme durduğu koşullarda toplandı.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan yükselen halkçı demokratik dalgayı yakından incelediğimizde önderlik boşluğunun çok belirgin ve belirleyici bir faktör olduğunu görürüz. Bu durum, ilerici, devrimci, sosyalist, tutarlı demokratik hareketlerin, yani bir bütün olarak emekçi solunun halkın kabaran selini yönlendirmede bir faktör olamaması sonucunu ortaya çıkartır. Tersinden, muazzam devrimci kabarmalara rağmen, emperyalist dünya düzeninin ve ülkelerdeki rejimlerin sarsılmakla birlikte nihayetinde hakimiyetlerini yitirmediklerini görüyoruz. Bölgemiz halk isyanları ve devrimlerle sarsılırken, bu konu üzerinde derinlemesine düşünmeye ve sonuçlar çıkartmaya gerek yok mu?

HDK, sonuç bildirgesinde “dünyanın her yerinde, Wall Street'te, Santiago de Chile'de. Kahire'de, Tunus'ta, Caracas'ta, Gazze'de mücadele edenlerle omuz omuza” olduğunu ilan ederek, toplumsal bakımdan hangi koordinatlarda kurulduğunu açıkça tarif etmiştir. Amacını ise bu bağlamda “sisteme karşı güçlü bir yığınağın oluşması iradesiyle ileriye doğru yeni bir adım atıyoruz” sözüyle tarif etmiştir.

Yeni Şafak Gazetesi'nde Murat Aksoy, bu nesnel ve öznel örtüşmeyi doğru okuyarak, HDK'yı ezilenlerin dünya çapında yükselen mücadelesi zemininde ele almış ve bu temelde eleştirmiştir, (%99'dan Halkların Demokratik Kongresi'ne, YŞ, 18 Ekim) Burjuva sınıf bilinci gelişkin bir tutumla, “oradaki” örgütsüz bireyi övmüş, “buradaki” örgütlü hazırlığı yermiştir.

Ona göre, “Dünyada var olan adaletsiz sistemi değiştirmek isteyenler, daha adil bir dünya mümkün diyerek sokaklara çıkarken; Türkiye 'de bu grupların paydaşları olanlar, Ankara'da bir salonda özgür ruhlarına, toplantı sonunda “Halkların Demokratik Kongresi” adını alan harekete teslim etmeleri tarihin bir ironisi olsa gerek. ” Burjuvazinin korkusunu yansıtan bu yazı, Kongre'nin önünde duran politik hazırlık görevine de (tersten) işaret etmektedir.

Dünyanın her yanında, büyük yığınlara yaşamı zehir eden kapitalist sistem, yığınları bilinçlenmeye, harekete geçmeye ve “özne” olmaya itiyor. Kuşkusuz bu başkaldırılar, uzun yıllar süren örgütsüzleşme, parçalanma, antikomünist ideolojik saldırılar koşullarında yaşanıyor. Böylece ezilenlerin başkaldırıları hazırlıksız ve varolan dağınık öznel imkanlarla gerçekleşiyor. Kitleler tarihi “hazır buldukları koşullar altında” (Marx) yapmaya çalışıyor. İşte Kongre'nin önündeki en önemli soru; ekmek ve özgürlük isyanlarına kalkıştığında Türkiye ezilenlerinin neyi “hazır bulacağı”dır; o anlamda ezilenlere ait bir siyasal alternatifin ne ölçüde hazırlanabileceğidir.

Halkların Demokratik Kongresi'ni, ekmek ve özgürlük isyanlarına hazırlığın bir kaldıracı olarak ele alıyoruz. Ezilenlerin tüm farklı mücadele damarlarının öncü, ileri unsurlarının bir potada birleştirilmesini, yarının büyük demokratik halk başkaldırılarına bir hazırlık olarak çözümlüyoruz. Kaldı ki, böyle bir hazırlığın kendisi de halk mücadelelerinin imkan ve olanaklarını büyüten bir rol oynayacaktır.

Ezilenlerin ezenlerden kopuşmasını ve kendi aralarında birleşmelerini, burjuva siyasetine karşı ezilenlerin bağımsız siyasetini örgütleyecek bir fay hattı kırılması olarak görüyoruz. Bir isyanlar ve halk devrimleri kuşağının orta yerinde, Türkiye'de bu isyanlara girişecek ezilen halklar için bir politik alternatif üretmeye çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, her savaşın sonucunu, savaş öncesinde yürütülen hazırlık belirleyecektir.

Her Birimizin Mücadelesi, Hepimizin Mücadelesi Olmalı

Kongre, birleşik devrimimizin Kürdistan ve Türkiye ayaklarında eşitsiz gelişimi koşullarında ortaya çıktı. O, Kürdistan'da ulusal demokratik mücadelenin yarattığı dalganın adeta "Batı'ya taşması” olarak ortaya çıktı. Başlangıçta bu gerçekliğin ideolojik-politik etkilerini taşıması da doğaldır. Ancak, Türkiye zeminine oturacaksa, Türkiye halkları için gerekli hale gelecekse, Batı'daki sosyo-politik gerçekliğin zeminine oturması beklenecektir. Ulusal çelişkinin belirleyici olduğu Kürdistan'ın aksine, Türkiye'de sınıfsal çelişkiler belirleyicidir. Bu tespit, dar bir işçicilik ya da ekonomizm olarak algılanmasın. Kapitalizme/sermaye egemenliğine; onun farklı düzeylerdeki hakimiyetine direnen tüm dinamikleri, işçi hareketi kadar çevre hareketini de, varoşlarda gelişen antifaşist hareketi de, kadın hareketini de (vd.) kast ediyoruz. Sorun, ulusal çelişkiye dayanan bir çerçevenin bu çelişkileri açıklayamayacağıdır. Tersine, ulusal çelişkiye dayanan teori ve pratiğin Batı'ya uygulanması durumunda ortaya dar bir kimlikler hareketi çıkacaktır.

Türkiye'nin toplumsal ve siyasal mücadele dinamiklerine dayanmayan, gücünü ve enerjisini buradan almayan bir Kongre, rolünü oynayamaz, giderek kısırlaşır ve DTK'nın kötü bir kopyasına dönüşür. Daralır ve solar.

İttifakın zeminini ve genişleme çapını belirleyecek şey; ezilenlerin farklı mücadele gündemlerini kucaklayabilme becerisi olacaktır. HDK, programına “Kongremiz, tüm demokratik muhalefet güçlerinin mücadele alanlarını, ortak mücadele alanı olarak görür. ” yazarak bu konuda bir ilke kararı almıştır. Ancak verili alışkanlıkların bunun önünde büyük bir engel olduğunu da teslim etmek gerekir.

Kürt sorununda demokratik çözüm mücadelesinde olduğu kadar, Füze Kalkanı'nın kurulmasını engelleme mücadelesinde de, kadına yönelik şiddetin durdurulmasında da, kıdem tazminatının gaspının önlenmesinde de, HES'lerin engellenmesinde de (vb.) bu Kongre bir faktör olabilirse o zaman ittifak güçlerinin çapı ve derinliği genişlemeye devam eder.

Kongre bileşenleri kendi özgün gündemleri etrafındaki faaliyetlerini sürdüreceklerdir. Ancak Kongre'nin başarısı, ortak mücadelelerin oluşturduğu kesişim kümesinin giderek büyümesinde somutlaşacaktır.

Faşist rejim ve egemen sınıflar, ezilenlerin kimi taleplerini kendi özgün gerici gündemlerinin maskesi yapmakta ustadır. AKP'nin demokratik özlemleri kendi parti iktidarının maskesi yapması buna bir örnekse; CHP'nin antiemperyalist ve sosyal talepleri kendi gerici-şoven çizgisine maske yapması bir diğer örnektir. Devrimimizin karakteri demokratik ve antiemperyalisttir. Demokratik taleplerin liberalizm tarafından, antiemperyalist taleplerin ise Türk ulusalcılığı tarafından yedeklenmesiyle doğacak suni saflaşma, devrimin olanaklarını tüketir. Kongre, demokrasinin kazanılması mücadelesini, emperyalizme ve emek sömürüsüne karşı mücadeleyle birleştirmeyi başardığı oranda devrimin olanaklarını büyütür.

Siyasal yaşamın AKP ve CHP temelinde, gerici saflaşmalar ekseninde yapılandırıldığı bir dönemde, Kongre toplumsal mücadele dinamiklerinin ortak mücadelesiyle ezenlerin iki partisinin karşısına ezilenlerin birleşik seçeneğini çıkartma yolunu açacaktır.

Kongre çağrıcılarından BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak'ın belirttiği gibi; Kongre'nin şiarı “Her birimizin mücadelesi, hepimizin mücadelesidir” olursa, Kongre gerçek bir ezilenler cephesine doğru genişleyecektir.

Siyaset Tarzında Yenilenme

Halkların Demokratik Kongresi, çok sayıda farklı siyasal yapının, devrimci demokrat bireyin, kurumların ortak emeğinin ürünü oldu. Kongre'nin kuruluş süreci aynı zamanda emekçi solunun iç ilişkilerinde yeni bir tarzın da üretilmeye başlandığı bir süreç oldu. Cepheleşme yeteneğimizle yüzleştik. Önyargılarımızla ve siyaset tarzlarımızdaki içe dönük yanlarla yüzleştik. Bu bakımlardan, Kongre'nin kuruluşu, grupçu rekabet tarzının geriletilmesi, işbirliği tarzının ve bir “Kongre ruhunun” geliştirilmesi bakımından bir kazanımdır. Bu genel nitelemeyi bozmamakla birlikte, özellikle delege belirleme sürecinde yaşanan kimi krizler, bu ruhu yaralamış ve onarılması gereken kimi gedikler açmıştır. Bunların ortak mücadele içinde aşılması, tüm akımların kendi pratiklerine yeni bir gözle bakmalarıyla sağlanabilecektir.

Birliğin biçimi ya da potası, içeriğinden ayrı düşünülemez, aksine onun yansımasıdır. Salt çatı partisi biçimi, eşit olmayan bir ilişkiyi katı bir formda gündeme getirdiği için, toplumsal mücadele güçlerini toparlayan bir rol oynayamadı, oynayamaz. Bu kez, birliğin biçiminin salt bir “çatı partisi” olmaması, Kongre'yi öncelemesi, ona hayatiyet kazandırmış, benzerlerinin akıbetine uğramaktan korumuştur. Zira Kongre, işçilerin ve ezilenlerin farklı bölüklerinin, siyasal ve sosyal damarlarının kendilerini ifade edebileceği ve eşit bir muhatap kılabileceği biçimi sağladı. Kongre'nin aşağıya doğru bölge, il ve ilçe mahalle, sokak, işyeri, köy, okul ,sınıf, demokratik kitle örgütleri sendika mevzileri, vb., meclisleriyle kendisini geliştirmesi... Ayrıca ezilenlerin her günkü mücadelesinin konularını önüne çekerek mücadeleyi geliştirmesi... Bu bakımdan yaşamsal önemdedir. Bu mücadele ve örgütlenmeyi geliştirmeden parti formunun bu birliğe erkenci tarzda giydirilmeye çalışılması, hele de bunun salt bir seçim partisinin ötesinde güncel siyasal mücadelenin yürütücüsü bir Parti olarak kurgulanması, bu birliği daraltacaktır.

Meclislere yüklenen rol üzerine yoğunlaşmak, bu yaklaşımımızın doğal sonucudur. İl, ilçe ve taban Halk Meclisleri, devrimci demokratik kuvvetlerin tabandan birliğinin sağlanması açısından da; yerel dinamiklerin Kongre'ye katılması bakımından da belirleyici önemdedir. Güncel siyasal mücadeleler esasen Kongre ve Meclisler üzerinden yürütülecek, Parti ise seçimlerde bu mücadelenin yaratacağı kanalın birleşik listesini çıkaracaktır.

Meclislerin salt delegelerden ibaret bileşimler olarak sınırlanmaması; delegelerin sorumlu olduğu, oy hakkına ve uygulama yükümlülüğüne sahip olduğu, ancak Meclis toplantılarının o il veya ilçe halkının katılımına açık olduğu bir tarz geliştirilebilir. Yeni güçlerin katılımına açık tutulabilir. Böylece Meclislerin biçimsiz ve istikrarsız olması önlendiği gibi, daralması ve katılaşması da önlenmiş olur.

Meclisler, HDK'nın demokratik özünü oluşturmaktadır. Meclislerin illere, ilçelere, mahalle ve köylere doğru örgütlenmesi, Kongre'nin toplumsallaşması ve toplumsal hareketlerin siyasallaşmasının anahtarıdır.

Kongremiz aynı zamanda kadının siyasette erkekle eşit düzeyde yer aldığı ve inisiyatif üstlendiği, işçi-emekçilerin siyasi mücadeleye çekildiği, Kemalist resmi ideoloji tarafından inkar edilen ve zorla Türkleştirilen halkların seslerini (anadillerinde) yükselttiği, sermayenin doğa talanına direnişlerin birleştirildiği, homofobinin lanetlendiği, gençliğin öncü bir rol oynadığı yeni bir siyaset tarzını yaratma çabasıdır. Bütün bu bakımlardan henüz filiz halindedir. Bu filizlerin tutması, gelişip serpilmesi bütün toplumsal mücadele güçlerini etkileyecek, şu ya da bu ölçüde değişime zorlayacaktır. Daha bugünden, %50 eşitliğin ve ulusal toplulukların Kongre'yi anadillerinde selamlamasının siyasal etkileri görülebilir.

Kongre, emekçi solundan çeşitli siyasal Parti ve örgütlerin “bir kitle hareketi yaratmak” üzere birleşmelerinden doğdu. Bu birliğe katkı sağlayan çok sayıda bireyin, hareketin, platformun varlığı da kaydedilmelidir. Bu birlik içinde siyasal Partilerin rolünün ne olacağı ise ateşli bir soru olarak kaldı. Tartışmanın bir kutbunda “partilerin hepsinin kendisini feshetmesini” isteyen liberal bir eğilim, diğerinde ise birliği zedeleme pahasına kendi partisini/örgütünü “kayıran” hesapçı yaklaşım durmaktadır.

HDK, partilerin ve siyasal kuruluların kendi bağımsız varlığını ve örgütlü yapılarını korumalarım tanımaktadır. Dahası, partilerin ve kuramların Kongre'deki varlığı, birikim, imkan ve çizgilerini Kongre'ye taşımaları Kongre'nin ileriye yürüyüşü için vazgeçilmezdir. Örgütlü siyasal bir omurgadan yoksun bir Kongre, ezilenlerin birleşik cephesini geliştiremez. Tek tek bireyler toplamını aşan bir sentez ortaya çıkacaksa, bunun birinci koşulu siyasal örgütlü birikimin Kongre'de içerilmesidir.

Ancak, partilerin ve siyasal kuramların, bu cepheyi geliştirebilmek için “bütünün bir parçası” olarak davranma tarzını içselleştirmeleri gerekir. Mesele sadece sekter davranmamak da değildir. Daha önce denenmemiş tipte bir birliğin birleştirici mayası olmak, ancak yeni bir tarzı üretmekle mümkün olabilir. Emekçi solunun siyaset tarzında yenilenme, kendisini öncelikle bu bütünle kurulacak ilişkide belli edecektir. Bütünü önceleyen bir yaklaşım, partilere karşı var olan önyargıların da kırılmasına neden olacaktır. Hesapçı, grupçu ilişki biçiminin yerini yeni tipte bir ilişkinin; “Kongre yoldaşlığının” alması, Kongre mayasının tutması için önkoşuldur.

Kongre, temelde demokratik bir ittifaktır. Ancak Kongre saflarında demokrasi mücadelesinin ele alınışında yaklaşım farklarının bulunduğu da bilinen bir gerçektir. Demokrasi mücadelesini mevcut devlet aygıtını dönüştürme (reforme etme) mücadelesi olarak ele alanlar ile bu devlet aygıtının yıkılarak yerine bir işçi-emekçi cumhuriyetinin kurulması mücadelesi olarak ele alanlar bu birlik içinde buluşmuş oluyor. Mevcut rejim krizinin düzen içi (anayasal) çözümünü savunanlar da, devrimci çözümünü savunanlar da Kongre'de. Bunun demokrasi mücadelesinin içeriği, araç ve yöntemleri konusunda zorlu ve zengin bir iç mücadeleyi koşullayacağı açıktır. Bugün Kongre'de birleşen akımların bir sene önce anayasa referandumu gündeminde yaşadıkları ayrışmayı anımsamak yeter.

Kongre'yi parlamenter mücadele zemininde ele alan yaklaşımlarla onu ekmek ve özgürlük isyanlarına hazırlığın bir zemini olarak ele alan yaklaşımımız arasında bir nitelik farkı bulunmaktadır.

Komünist devrimciler, bu birliğin ufkunun burjuva demokrasisi ile sınırlanmasına, egemen sınıfların şu ya da bu kanadıyla yakınlaşma eğilimlerine, mücadele araç ve yöntemlerinde yasallığı esas alma eğilimlerine karşı mücadele etmelidir. Parlamenter siyasetin sokak mücadelesine tabi olmasını savunmalıdır. Bu bakımlardan Kongre'yi “sola iten” bir rol ve işleve sahip olacaklardır.

Kongre'nin devrimci demokratik bir çizgide siyaset üretmesi ve güncel gelişmelere bu perspektifle müdahale etmesi, onun halklarımızın beklentilerini yanıtlamasının da ön koşuludur.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi