Sevgili Yoldaşlar*

Örgütsüz kaldıktan ve partiyi yakından tanıdıktan hayli zaman sonra parti saflarında yer alma talebimi sunuyorum.

Daha önce konumumu az-çok açıklayan bir yazı yazdığım için, ayrıca bir açıklama düşünmüyordum. Bu nedenle, talebim kısaca üyelik isteğimi içeren bir üsluptaydı. Ama sorumlu yoldaşın önerisi üzerine bu açıklamayı talebime ekliyorum. Tümüyle kişisel durumumu anlatmaya yönelik; o nedenle ideolojik-politik bir yön içermiyor.

1990’lı yılların başındaki çöküşte, içinde yer aldığım partinin ve daha sonra da partiden artakalan grubun dağılmasıyla örgütsüz kaldım. Yenilmiştik. Eşimle tartıştık. Sonuçta, yenilgiye rağmen devrimci siyasi mücadeleyi terk etmeme kararı aldık. Ne yapacağımızı belirledik. Bazı projeler etrafında, hem ayakta durmayı öğrenecek, hem kendimizi yeni bir başlangıca hazırlayacak, hem de tüm devrimci güçlerin bizden istediği her şeyi elimizden geldiği kadar yapacaktık. Yeni bir adım atma yeterliliğini ve HAKKINI kendimizde görünce, uygun bulduğumuz saflarda yerimizi alacaktık. Çeşitli devrimci güç ve eğilimleri dikkatle izliyorduk. Bizden istenenleri yapmaya çalışıyorduk. Ama bu süreç düşündüğümüz gibi verimli olmadı, aksine bizim için yıpratıcı oldu. Aşırı faydacı tavırlar yaşadık, gördük. Özellikle (...)* bazı işlerde yardım ederken, bu süreçte kendimizden bıkmamıza yol açacak kadar iç açıcı olmayan şeylere şahit olduk. (...)* Yaşadığımız benzeri birçok olumsuzluğa tavır alamadık, aksine edilgen davrandık. Bu hatada en büyük pay benimdi. Dolayısıyla yaşadıklarımız, karamsarlığımızı ve kişi olarak kendime güvensizliği, harekete güvensizliği artırmaktan başka bir şeye yaramadı. Ama her şeye rağmen kararımızı değiştirmedik.

MLKP izlediğim örgütlerden biriydi. Birlik Kongresi açılım ve özellikle vurgusu gittikçe artan “yeni’’ kavramı, ilgimi gerçekten çekti. Pratik ilişkimle birlikte bu ilgi yakınlık duymaya dönüşüyordu. MLKP’nin ne yapmaya çalıştığını anlamaya uğraşıyordum. Faik’in öldürülmesi olayı bu sürece bir darbe oldu. Özellikle, bu dönem, devrimci bir arkadaşın, kötü durumda olduğum halde kendisine yardım çabama rağmen, bana sorumsuzca suçlama yöneltmesi benim için ağır bir darbe oldu. (...)* yönelttiği suçlamadan da ağır bir darbeydi bu. Gerçekten büyük acı çektim...

Bu dönem, partili yoldaşların unutmayacağım desteğini gördüm. İlişkim gelişiyordu. Bulunduğum alandan ayrılma ve bana yönelik suçlamaları temizleme sorunlarım vardı. Bir yandan elimden geldiği kadar pratik işler yaparken, diğer yandan sorunların çözüm sürecini bekliyordum. Gerekli platformlarda, yaptıklarımın hesabını verecek, bana yapılanların hesabının sorulmasını talep edecek ve bu defteri kapatacaktım. Ondan sonra gönül rahatlığıyla partiye yönelecektim. Yani partiye başvurmamamın nedeni ideolojik-politik değil, ahlaki idi. Bunu hak etmeliyim diye düşünüyordum. İdeolojik-politik açıdan hayli umutlandığım gelişmeleri zevkle izliyordum. Gazi ve kayıplar kampanyasındaki siyaset yapma çizgisi, darcı-tepkici devrimciliği aşma çabaları, yenilenmeye ilişkin somut, genelliği açıkça aşan tartışmalar beni hayli olumlu etkiliyordu. Artık, sorunu tümüyle, kişisel durumumu çözmek ve hazır hale gelmek sorunu olarak görüyordum.

Bu aşamada başımıza içinde bulunduğumuz rezalet geldi. Bu ülkede, M. yoldaşla birlikte, son 1015 yılın en ağır suçlamasıyla karşılaştık. Başta, böyle sürpriz bir suçlamanın şokuyla şaşırdım. Ama kendimi toparlayabildim. Bunda, yanımda olan yoldaşa aşırı güvenimin büyük payı oldu. Bu güven bana suçlamaları ret cesaretini verdi, net karar almama çok yardım etti. Ağır bir bedel ödedim. Ama, sorgunun belli bir aşamasında, işkencecilere cevap verme yerine, devrimi ve devrimci onurumu savunma tavrını hayata geçirebildim. Hayal ettiğim şeyi yaptım.

Cezaevine bu tavrın rahatlığıyla geldim. Hapse düştüğüme bir yönüyle üzülmüyordum. Bunu, hak ettiğim bir ceza, belli bir dönem işlediğim hata ve günahların faturası olarak görüyordum. Bu faturayı ödeyeceğim, bir dönemi böylece kapatacağım, sonra başım dik ve hak ederek yeni bir adım atacağım diye düşünüyordum. Bu çerçevede, bir yandan davada bulunan herkese (casuslukla suçlananlar hariç) yardım ederken, diğer yandan davanın bitmesini bekliyordum. Ama zamanla bu iyimserliğim yerini gerçeğe bıraktı. Dava ve davanın içinde yer alanların özelliği nedeniyle hakim olan çürüme ortamı beni çok yıprattı. Sonunda ve herkesin içinde “siyasete devam etmek istediğim için” tüm bu ortamla ilişkimi kestiğimi açıkladım. Bir kişi hariç herkesle ilişkimi kestim veya en asgari sınıra indirdim. Bir süre sonra M. yoldaşın başlattığı AG imdadıma yetişti. Kopuşumu fiili hale getirdim. Gerçi AG, beni, koptuğum insanlardan bazılarıyla geçici olarak yeniden ilişki kurmak zorunda bırakmıştı, ama bu uzun sürmedi. Çünkü bu davada ve yer alanlarda geçmişimi görüyordum ve o geçmişten ne pahasına olursa olsun kopmalıydım. Küfür, fiziki saldırı, tehdit, hatta mahkemede aleyhime ifade tehdidiyle karşılaştım. Her şeyi göze almıştım. Kopacaktım. Davanın içeriği, ifadeler belli olacak, her şey açığa çıkacak, savunmamı yapacak ve böylece noktayı koyacaktım. Onurumu yeniden kazanıp, hak etmiş bir halde partiye başvuracaktım.

Ama süreç tam hayal ettiğim gibi gelişmedi. Mahkeme uzadı. Davanın içeriği ve tüm gerçekler büyük ölçüde belli oldu. Savunmanın ne zaman olacağı, olup olmayacağı belirsizleşti. Bu anlamda son noktayı beklemek gereksizleşiyordu.

Daha önemlisi, AG sonrası kurduğumuz komünün faaliyetleri, benim bu, ne deve ne kuş konumumdan zarar görüyordu. Dahası, bu belirsiz durumum, hem sorumlu yoldaşı, hem de beni yıpratıyordu. Son dönemlerde bu durum gözle görünür hale gelince; artık savunmayı yapıp “diploma”yı almaya gerek kalmadan, gerekli adımı atmaya karar verdim. Bu kararım çerçevesinde üyeliğe başvuru talebimi sunuyorum. Buna hakkım olduğuna inanıyorum. Umarım siz de inanırsınız.

Yaşasın Sosyalizm! Yaşasın MLKP!

Yoldaşça selamlar. Başarılar.

Yasin

* Teoride Doğrultu’nun Notu: Parti dışarıdan nasıl görünüyor? Yoldaş Ali Bugün’ün “parti saflarında yer alma talebi”ni bildiren yazısı, deneyimli bir devrimcinin partiye dışarıdan bakışını da yansıtıyor. İçeriği bakımından oldukça anlamlı ve tarihi bir önemi de bulunan bu belgeyi yayınlarken, belgede geçen bir devrimci örgütün ismini ve bir yapıyı eleştiren cümleyi çıkardığımızı da belirtelim.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi