Yeni Bir Başlangıç Yaptım

9 Şubat günü eylem hazırlığındayken taşıdığı bombanın patlaması sonucu ölümsüzleşen Marksist Leninist Komünist Parti militanı, komünist kadın Yasemin Çiftçi’nin, elimize posta yoluyla ulaşan MLKP İstanbul İl Komitesi’nin yayın organı Özgür İstanbul’da yer alan Eylül 2011 tarihli değerlendirmesini haber niteliği taşıdığı için yayınlıyoruz.

* * *

“Marksistler diyalektiği bir yöntem olarak kullanırlar. Diyalektiğin yasalarından birisi şudur: ‘Her şey değişir, çünkü her şeyin bağrında çelişki vardır’. Sözlerime Felsefenin Başlangıç İlkeleri’nden kısa bir alıntı ile başlamak istedim. İnanıyorum ki, bütünlüklü bir değişime girişmek için felsefi bakımdan tarihsel materyalizm ve diyalektiğe dair asgari bir formasyon şarttır.

Geleneksel kadınlığa ve küçük burjuva alışkanlıklarına savaş açarak; savaşçı özgür bir komünist kadın olma iddiası ile yola çıkan birisi olarak yazıyorum bu yazıyı. Tam da çelişkilerimi en derinden hissettiğim, geleneksel kadınlık duvarına ve küçük burjuva zaaflarıma çarptığım ve geriye düşüp sarsıldığım bir zaman diliminde bir alt üst oluşa adım attım. Alt üst oluş, geleneksel bir kadın için ya da hayatını ‘tek düze’ yaşamaya kodlamış birisi için ürkütücü gelebilir, fakat hayatımızın altının üstünden daha iyi olup olmadığını nereden biliyoruz?

Özgür kadın yaratma ile karşı karşıya kaldım esasen. Düzene ve onun bende yarattığı zaaflara karşı mücadele etmeye giriştim. Birçok kişi gibi ben de, önce aile kurumu ile bir mücadeleye tutuştum. Kadınlar bakımından daha zorlayıcı bir durum olsa da, birçok kişi gibi ben de başarılı bir pratik sergiledim. Fakat bir kadını en çok zorlayan, duygularını yönetememe ve duygusal ilişkilerde geleneksel kadınlık rollerinden sıyrılamama sorunlarıdır, ya da hayatın, mücadelenin her yerinde geleneksel kadınlık durumundan çıkamamak, bu yönlerimizle esaslı mücadeleler verememek de diyebilirim. Benim için de durum böyleydi. Hedefim, profesyonel bir devrimci olmak olduğu için de ailemi, okulumu ve buna benzer birçok şeyi arkamda bırakıp yola koyuldum. Demokratik alanda kitle çalışması yürütüyordum. Mücadeledeki başarı grafiğim inişli çıkışlı fakat genel olarak başarılıydı. Ta ki beni zorlayan, yönetim gücümün zayıfladığı bir döneme kadar. Bu dönem için, önce duraksama ve ardından gerileme dönemim de diyebilirim. Bu dönemde yaptığım ilk gerici şey, sığınacağım bir liman aramak ve bencil duygularla kaplı bir duygusal ilişki yaşamak oldu. Mücadeleyle bağlarımın zayıflaması, bir duygusal ilişkiyi daha fazla hayatımın merkezine almama neden oldu. Bu durum daha fazla gerilememe, küçük burjuva zaaflarımın daha fazla açığa çıkmasına, bencilleşmeme, emekçiliğimin zayıflamasına vb. yol açtı. Bu gerici duygular beni rahatsız ediyor, mutsuz ediyor, fakat pratik bakımdan çözme noktasında aslında bir adımım yoktu.

Kendi gerçekliğimi görmek ve zaaflarımla gerçekçi bir mücadeleye girmek beni zorladığı için sorunlarımın etrafında dolaşıp dururken; sorunun özünden yani ana halkayı yakalamaktan, sorunun esasta ideolojik olduğunu tespit ve bunlara karşı mücadele etmek pratikte karşılığını bulamıyordu.

Sorunlarımı bu tarzda çözme çabalarımda ise yine bireyci yaklaşımlarım oldu; tartışmalarımı (kimilerini) sızlanma olarak niteleyebilirim. Devrimci olan, içinde bulunduğun sorunları tespit ederek ve çözerek yürümek iken, ben takılıp kalıyordum. Devrimci olan, girdiğin her ortamı devrimcileştirmek ve attığın her adımın devrimci mücadeleye, işçi sınıfına hizmet etmesi ve bunların toplamını sadelik içinde yapmak iken, ben, attığım bir adımın karşılığını bekliyor ya da kimi durumları kişiselleştiriyordum. Gerici duygularım ve devrimci duygularım çatışırken karar verme ve yön çizme konusunda epey zorlandım. Ve gerilemek, zaaflarınla uzlaşmak seni öyle geriye savuruyor ki!

Ben, tam bu dönemde partinin kapsayıcılığı ve her bir kadrosuna harcadığı emekle karşılaştım. Ve bir komünist, yıllarca düşlediğim ve ezilenlerin fiili meşru hakkı olan devrimci şiddeti pratik anlamda uygulayabileceğim yeraltı çalışmasını teklif etti. Bu benim bakımımdan bir alt üst oluş demekti ve bu teklifi esasen beklemiyordum. Devrimciliğimi üretebilmek ve savaşçı, özgür bir komünist kadın olabilmek için bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmem ve beni bu düzene bağlayan tüm geri yönlerimle esaslı bir savaşa girişmem gerektiğinin farkındaydım.

Ben, ilk adımı attım. Bunu kabul etmem, beni bu düzene bağlayan birçok yükten arınmama vesile oldu. Büyük bir karmaşanın içinden çıkıp, bir sadelik dünyasıyla karşılaştım. Yeraltı çalışmasına adım atarken ne kadar önemsiz şeylere hayatımda gereğinden fazla yer verdiğimi fark ettim. Örneğin; kıyafetlerim ne kadar da hayatımı gereğinden fazla meşgul ediyormuş. Tepeden tırnağa bir değişim süreci beni beklerken, o kadar çok şey bende yük yapmış, hem fiziksel, hem de duygu bakımından. Fiziksel kimi şeylerden kurtulmak ilk etapta daha kolay oldu, ama esasta gerici olan duygularımı açığa çıkarma ve onlarla mücadele edip, takılıp kalmadan yürüme meselesi önemli bir yerde duruyor. Zaten bu gereksiz fiziksel durumları da, gerici duygularımız açığa çıkarıyor.

Yer altı çalışması yaşama bakış açısını değiştiriyor. Yaşamdaki her bir ayrıntıya başkaca gözle ve dikkatli bakmak şart. Çünkü yapılacak küçük bir hata büyük zararlara yol açabilir. Bu alanda tüm çıplaklığınla varsın, açık ve net olmazsan, bilincini en üst düzeye taşıyamazsan ve bunun için mücadele etmezsen, kendini üretemez ve geriye düşersin. Fakat her anını devrimci mücadele için örgütlersen, mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda kendini her duruma göre hazırlarsan, devrimciliğini üretiyor ve zaaflarınla uzlaşmıyorsun demektir. Sonuçta, yaşam durağan değil ve hata da yapabilirsin fakat bu durumu asgariye indirmek, bunlardan ders çıkarıp yürümek o kadar önemli ki.

Yeraltı çalışmasında düşman algın da değişiyor. Çünkü taraflar çok net ve düşman sana artık MLKP militanı olarak bakıyor ve onun silahına karşı, senin de silahın var. Ölüm duygusu hayatımda yer etmeye başladı. Ama korktuğum için değil, tam tersi yaşamı daha fazla sevmeye başladığım için, ölüm duygusu bana daha fazla kolay gelmeye başladı.

Yanı başındaki yoldaşın ne kadar da değerli olduğunu güçlü biçimde kavrıyor ve hissediyorsun. Onu her an kaybedebileceğimiz duygusu, onunla ilişkini yoğunlaştırma ihtiyacını ve sevgini arttıran bir enerjiye dönüşüyor. Her şeyi sınırsızca paylaşmak, özellikle de yoldaşına sevgini, düşmana ise sınırsızca öfkeni örgütlemek ve bu bilinci oluşturmak o kadar önemli ki. Ben bunların çok başında olduğumun ve yüzeyselliklerimin farkındayım. Ama buna karşı mücadele ediyorum ve pratik beni kesin bir değişime zorluyor.

Yaşam alanımız olan bir mekânla kurduğumuz ilişki, sıradan bir ev yaşantısı olmaktan çıkıyor. Çünkü o mekân, esasen bizim üssümüz. MLKP militanlarının üsleri onlara yakışır olmak ve amacına hizmet etmek zorunda. Her anımı titizlikle ve disiplin içerisinde örgütleme gerçekliği ile karşı karşıya kaldım örneğin.

Hâlihazırda eski alışkanlıklarım karşıma çıkıyor; kendimde, bunları değiştirme gücü ve iradesi buluyorum.

Görevler almaya başladığım ilk anlarda kimi küçük hatalar yaptım, fakat bu duruma hızla müdahale ettik ve ders çıkartıp yolumuza devam ettik.

Bir kopuş yaşayarak yeraltına geçmek, bende yakın, kısa zaman diliminde bile (olumlu) değişimlere neden oldu. Ve bu değişim süreci devam ediyor. Yeni bir kişilik oluşturmaya başladım. Bu dönem gelişime, değişime güvenimi arttırdığım bir dönem oldu. Özellikle de bir kadın olarak kendimi daha güçlü hissediyorum.

Tek başına hareket etmek, kendi gücüne dayanarak mücadele etmek ve zor dönemlerin devrimcisi olmak sorumluluğu ile karşı karşıya kaldığım andan itibaren, bunu bir devrimci duruma dönüştürülebilecek sade bir kişilik yaratma gerçekliği önümde duruyor. Bunlar için attığım adımlar var. Fakat dediğim gibi; çok başındayım. Ve benim bakımımdan daha derinlikli tartışmalara ihtiyaç olduğunun da farkındayım.

Birçok geri yanımla açıktan savaşa girdiğim ve pratik adımlar attığım bu süreçte, beni zorlayan şeyin yine bir kadınlık durumu olduğunu fark ettim. Bilgi alanı ile ilgili yaklaşımım hâlihazırda yüzeysel. Gerçek bir kopuş için teoriye daha fazla saldırmam ve daha fazla kafa emekçiliği yapmam kritik yerde duruyor. Teori ile dünkü kadar yüzeysel ilişkilenmesem de, çok daha derinlikli bir algıya ihtiyacım var.

Yeni bir başlangıç yaptım. Hayatımın altı üstüne geldi diyebilirim. Evet, her şey bağrında çelişki taşıyor. Ben gerilediğim, sığınacak limanlar aradığım bir dönemde, sistemin kadına biçtiği rolü kabullenmeyip devrimci bir adım attım. Savaşçı, özgür bir kadın olma mücadelesine girdim. Kendime bugünden başlayarak gelecekteki dönemler bakımından biçtiğim roller var.

İşçi sınıfının kurtuluşu için, yani devrim ve sosyalizm mücadelesi için bir kadın komünist olarak yapabileceklerimin bilincindeyim. Hayatımın her anını buna uygun biçimde örgütlemek... Ve özellikle özgür bir kadın yaratma mücadelemde savaşçı olmanın ve iyi bir devrimci nefer ya da komutan olmanın daha önemli bir yerde durduğunu düşünüyorum.

Yeraltı çalışmasının ve mücadelenin askeri cephesinin bir kadının özgürleşmesinde taşıdığı büyük önem benim için tümüyle berrak.

Devrimin Işık’ı bizleri ‘mutluluğu fethetmek için gecenin evinde yangın çıkarmaya’ çağırıyor. Sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmak amacıyla yola çıkmış bir komünist kadın olarak ‘gecenin evinde yangın çıkarmaya’ doğru hızlı adımlar atıyorum.”

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi