33'lerin Düşleri Yarım Bırakılmayacak

Bir yılı aşkın süre önce Kobanê serhıldanının sokakları dolduran inancı, Suruç sınırında nöbete duranların umudu, Gezi direnişinin ruhu ve 7 Haziran seçimlerinden Girê Spî’ye kadar uzanan zaferlerin coşkusuyla Kobanê’nin yollarına düşmüştük. Devrimcinin işi devrim yapmaktır diyenlerin, bir devrimi kanıyla canıyla büyütenlerin sesine ses katmak, yıkık bir kenti umudumuzla, dişimizle tırnağımızla büyütmek için çıktığımız bu yolculukta Amara Kültür Merkezi'nde tüm dünyanın gözü önünde katledildik. 33 devrimci yüreği 20 Temmuz günü Suruç’ta sonsuzluğa uğurladık. İçimizi yakan acı ve öfke Berkin’imizin aramızdan alınışında duyduğumuzla aynıydı, Soma’da ölüme terkedilen 301 maden işçisiyle, sokak ortasında katledilen kadınlarla aynıydı. Sadece katledilen canlarımızın bizlerde bıraktığı unutulmaz duygular değil, Suruç’un öncesinde ve sonrasında yaşadığımız onlarca acının adalet ile teselli edilemeyişi de karşımızda duruyordu.

Düş Yolcuları Adalet Yolunda

Metin Göktepe'den Hrant Dink'e, Ceylan Önkol'dan Aylan bebeğe, Beyazıt katliamından 10 Ekim Ankara Garı’na aydınlatılmamış her katliam, adaleti haykıran her yüreğin mücadelesi bu defa da 33 düş yolcusunun gülüşleri ile bir kez daha kesişmiş oldu. Bizler, “Suruç aydınlatılsaydı 10 Ekim olmayacaktı, aydınlatılmamış her katliam bir yenisine gebedir” diyenler, 33'lerimizin izinden yürüyerek katliamların aydınlatılması ve faili belli katliam ve cinayetlerin adalet ile buluşması için 20 Temmuz'un birinci yılında adalet için işe koyulduk.

20 Mayıs'ta Suruç İçin Adalet oturmaları ile onlarca ilde eşzamanlı düzenlediğimiz açıklamalarımızda “Düş Yolcuları Adalet Yolunda Suruç İçin 1 Milyon İmza” şiarıyla yürüteceğimiz imza kampanyamızın da startını vermiş olduk. İmza kampanyamız için beş ana talep belirledik:

Suruç katliamı dosyasındaki gizlilik kararı kaldırılsın! Katliamda sorumluluğu olan devlet görevlileri hakkındaki yargılanamaz kararı kaldırılsın! 20 Temmuz günü Suruç’ta görev yapan emniyet güçleri başta olmak üzere, il ve ilçe emniyet müdürlükleri ve valilik hakkında soruşturma başlatılsın! Suruç katliamına dair tüm bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılsın! Suruç katliamının, başta Ankara 10 Ekim katliamı olmak üzere, bugüne kadar süren tüm katliamlarla arasındaki bağ araştırılsın, katliamları gerçekleştiren kişiler arasındaki örgütsel bağlantı açıklansın!

Ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle gezerek topladığımız imzalarımızın yanı sıra, pek çok işyeri ve esnaf imza föylerini alıp bürolarını, dükkanlarını birer adalet noktasına dönüştürdü. Bu çalışma ekseninde onbinlerce imza toplandı, yüzlerce adalet noktası oluşturulmuş oldu.

Kampanyamızın en temel yöntemlerinden biri imza kampanyası ise, diğeri de bir bütün olarak adalet arayışçıları ile yan yana gelmek oldu. Çünkü 33'ler, Metin Lokumcu'dan, Gezi-Haziran ayaklanması ölümsüzlerine, Madımak'a, yüreği adalet diye atanlardı. 20 Temmuz'da faili belli bir katliamda sonsuzluğa uğurlandılar. Onların düştükleri yerden çoğaldı katliamlar ve savaşlar. Buzdolaplarında bekletilen bebekler, sokak ortasında günlerce cansız yatan Taybet analar, bodrumlardaki soykırımcı kıyımlar tekrarlanmasın diye, yeni faşist katliamlarla halkların yüreğine acının tohumları atılmaması için 20 Temmuz 2016'yı adaleti haykırarak karşılamaya hazırlandık.

Çünkü 20 Temmuz'da 33'lerin düştüğü yerden savaşlarını, saldırılarını ve katliamlarını başlatanlara inat, tıpkı Amara'nın bahçesinde toplanan birbirinden farklı ulus, inanç ve gelenekten olan insanlarımız gibi, bu sefer bir yılın ardından yine aynı perspektifle yan yana gelme günüydü. 33'lerimizin bize bıraktığı en değerli miraslardan birisi olan adalet talebine sahip çıkılmalı, dün onların yeni bir dünyaya duydukları inanç ile çıktıkları yolculuklarının bugün adalete dair duydukları kararlılıkla birleştiği gün olmalıydı.

Herkes için Adalet

Sevag Balıkçı'dan Roboski katliamına, Pınar Gemsiz'den katledilen lgbtilere, Mehmet Tunç'tan Ulucanlar katliamına adaleti haykıranlar ile yan yana geldik. “Suruç İçin Adalet Herkes İçin Adalet” kampanyamız kapsamında 33 gün boyunca 33 noktada adaleti haykırdık. Adaleti haykırdığımız her nokta katliamlarla bizi yıldırmak istedikleri noktalardı. “Berkin İçin Adalet”i Berkin'imizin bizden alındığı sokakta, “Ethem İçin Adalet”i Ethem'in düştüğü noktada haykırdık. Uğur Kaymaz için vurulduğu yerdeydik, “Roboski İçin Adalet”i Roboskili aileler ile birlikte katliam yerinde haykırdık.

Bu nedenledir ki acının her çeşidinin, öfkenin, adalet isteğinin ve hesap sorma arzusunun aynı olduğu bu topraklarda 20 Temmuz, tüm adalet arayışçılarının yan yana geldiği, sarayın katliamlarına ve savaşına boyun eğmeyen, yitirdiğimiz canlarımızın aileleri, ardılları, yoldaşlarınca adalet talep ve savaşımının simge gününe çevrildi.

Adalet mücadelemize omuz veren en önemli öznelerden biri ailelerdi. Başta “Suruç Aileleri” olmak üzere, 10 Ekim barış şehitlerinin ailelerinden, Mehmet Tunç'un, Baran Tursun'un ailelerine dek bir aradaydık, omuz omuzaydık. Berkin'den Mehmet Ayvalıtaş'a, Ahmet Atakan'a, dört bir yandan analar, babalar tüm katliamlara dur demek için, herkes için adalet demek için bir aradaydı. Cumartesi Anneleri'ni bir an bile yalnız bırakmayan Çağdaş Aydın'ın karanfiliyle sahip çıktı Cumartesi İnsanları adalet mücadelesine. Katliamın ardından Roboski'nin yollarına düşmede asla tereddüt yaşamayan Cebo'nun sesini haykırdı Roboskili aileler. Hrant Dink'in vurulup düştüğü yerde, Metin Göktepe'nin yürüdüğü sokakta, Suruç'un genç cesur gazetecileri için sahiplenildi anmalar. Adalet Büşra oldu, Polen oldu, devrimcileri bir an olsun yalnız bırakmayan Nazegül Anne, İsmet Baba oldu, öyle sahiplenildi. 33 devrimci yürek 33 adalet noktasında bir kez daha gülüşlü gözlerle baktılar gözlerimize. Bu kez onların ailelerinin yüzlerinde, onları sahiplenen onlarca adalet arayışçısı ailenin yüreğinde yeşerdi tekrar.

Kampanya boyunca ikinci önemli özne gençlik örgütleriydi. Savaş ve kıyım sürecinde birleşik mücadele ihtiyacı böylesine çok tartışılır, defalarca dile getirilirken, gençlik, öncü misyonunu bir kez de bu kampanyada sergiledi. Birleşik devrimci mücadelenin yaşamdaki somut karşılığını, adalet mücadelesinde yan yana gelişi ve kararlı duruşu ile devrimci mücadelenin hanesine artı olarak yazdırdı. Kampanyanın başlarından itibaren adalet mücadelesi ile doğrudan ilişkilenerek, gerek imza kampanyasında gerek adalet eylemlerinde aileler ve adalet arayışçıları ile bir oldu. 18 gençlik örgütü ile yan yana gelerek yürütülen adalet mücadelesi, İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Artvin ve pek çok ilde düzenlenen açıklamalarla duyurulmuş, ardından büyük bir çabuklukla sokakları örgütleyen, sokakta olmanın kararlılığı ile hareket eden bir pratiğe dönüşmüştür. 20 Temmuz 2015'te, katliamın hemen ardından bir bütün olarak hareket eden gençlik örgütleri, aynı tutumu bir yıl sonraki adalet mücadelesinde de kararlı bir biçimde gösterdiler. Bu pratik, gelecek dönemde gençliğe yönelecek her türlü saldırıda gençlik hareketlerinin birleşik mücadelenin kanallarını kullanarak karşı koymasına, kampüslerde, sokaklarda, meydanlarda gençliğin gücü ile yeni adımlar atılmasına hazırlık olmuş, tecrübe kazandırmıştır.

Aydın ve sanatçıların adalet kampanyası boyunca direnenlerden yana gösterdikleri tutum ve dayanışma kampanyası sürecinde özneleşmeleri, adalet şiarının en geniş kesimlere yayılmasında önemli dayanaklardan üçüncüsü oldu. Giderek büyüyen adalet mücadelesinin yazılı, görsel ve sosyal medya cephesinde gündemleşmesi ise kuşkusuz ki kampanyayı büyüten etkenlerden bir diğeriydi.

Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak

Adalet kampanyasının, “Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak” şiarıyla 16 Temmuz'da İstanbul'da Adalet Gecesi ve 20 Temmuz günü başta Amara Kültür Merkezi olmak üzere kent merkezlerinde gerçekleştirilecek açıklamalar ile sonlandırılması planlanmıştı.

Adalet Gecesi çalışmaları boyunca binlerce bilet dağıtılmış, geceye Suruç aileleri dışında, adalet mücadelemizde gündemleştirdiğimiz tüm canlarımızın ailelerinin de katılımı örgütlenmişti. Bilindiği üzere 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından adalet gecemiz ertelenmek zorunda kalmıştı. 30 Temmuz'da yapılacak gecemize giden yolda karşımıza OHAL'ler, KHK'lar dikildi, fakat, bunlar, “Hiçbir düş yarım kalmayacak” diyerek çıktığımız bu yolda bizleri durduramadı. İstanbul-Bostancı Gösteri Merkezi'nde 30 Temmuz'da yapmayı planladığımız gecemiz beklendiği üzere OHAL valiliği tarafından yasaklandı. Bu yasak binlerden oluşan adalet arayışçılarının önünü kesmek için OHAL bahane edilerek konulmuştu. Ancak bizleri yıldıramadı. BEKSAV'da düzenlenen adalet gecemizde, Mehmet Tunç'un ailesinden Cumartesi İnsanları'na, taraftar gruplarından, lgbti derneklerine, kadın örgütlerinden gençlik örgütlerine yüzlerce adalet arayışçısı, aileler, 33'lerin yoldaşları bir aradaydı. 33 devrimci yürek adına 33 adalet arayışçısı aile ve özneye plaketler verildi. Gecede söz alan Suruç ailemizin de dediği gibiydi adalet gecesi: “Bizler BEKSAV'ın bahçesinde sıcak bir Temmuz gününde 33'leri ve nicelerini anarken üstümüzde duran ağaçlar Suruç'un ağaçlarıdır. Bizler Amara'nın bahçesindeyiz, 33'lerimizin yanında.”

Coşkusuyla, kararlığıyla, darbelere, OHAL'lere meydan okuyan yüzlerce yürek, adaleti, 33'lerin, barış şehitlerinin, Gezi-Haziran ayaklanması şehitlerinin ve nicesinin bize bıraktığı inancı bir kez daha sahiplendi.

Adalet kampanyamızın bir başka odağı ise 20 Temmuz günü gerçekleştireceğimiz anmalar oldu. Asla ve asla vazgeçmeyeceğimiz Amara Kültür Merkezi'ne gittik. Ancak OHAL'in Suruç'a daha erken geldiğini tüm dünyanın gözleri önünde bir kez daha yaşadık. Amara'ya gitmek için yola çıkan araçlarımız kent girişlerinde durduruldu, katliamın hemen ardından üstümüze gaz sıkan polis, dün yoldaşlarımızı, yaralılarımızı taşıdığımız bahçeye girişimizi bugün engellemeye çalıştı. Elbette ki hiçbir engel bizi o ağacın altına gitmekten alıkoyacak güçte değildi. Bir heyetimiz, ailelerimiz, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, vekiller ve gazilerimizle Amara Kültür Merkezi’ndeydik. Katliamlara izin verenler bizi Amara'nın girişinde engellemek isterlerken, biz Suruç'un kent merkezinde, Amara Kültür Merkezi’nde, Suruç'ta yatan yoldaşlarımızın başucunda, tam da onların en korktukları biçimde, yani en kalabalık halimizle anmalarımızı gerçekleştirdik.

Yalnızca Amara Kültür Merkezi’nde değil, 33'lerimizin mezar başlarında, İstanbul'dan Amed'e kent merkezlerinde onların düşlerini ve gülüşlerini kuşanarak alanlardaydık. Bir devrime dokunma inancıyla yola çıkan düş yolcularımızın coşkusu, kararlılığı ve yiğitliğiyle, darbelere, OHAL'lere rağmen sokaklardaydık. Darbe girişimin ardından faşist politik islamcı çeteler, ırkçı faşistler sokakları esir almaya çalışırken toplumsal mücadele dinamiklerini, emekçi sol güçleri sokakta özneleştirecek, tek yumruk haline getirecek 20 Temmuz gününde hiç şüphe etmeden sokaklardaki yerimizi aldık. Tarihin yapılışını izlemek yerine, ona katıldık. Ölümsüzlerimiz gibi başlarımızı yukarıda tuttuk.

Tüm ezilenlerin, adalet arayışçılarının bir olup seslerini en gür biçimiyle haykırmaları konusunda sınırsızca ilerlemeye çalışan adalet kampanyası, genç komünistlerin ve partimizin tarihinde onurlandırıcı, eğitici, esinlendirici ve ileri itici kazanımlar arasındaki yerini aldı. 33'lerden öğrendiklerimizi yaşama geçirmede, birbirinden farklı kimliklerden gelip Amara’da tek yumruk tek barikat olan canlarımızı, bugün onların ardıllarıyla, aileleriyle, yoldaşlarıyla bir kez daha birleştirme kazanımıdır. Berkin'den Ezgi'ye, Metin Lokumcu'dan Mert'e, Koray'a, Aydan'a, Alper'e, Cemil'e, Ethem'den, Ahmet Atakan’dan Cebo'ya Keke'ye, Cumartesi İnsanları'ndan Çağdaş'a. Yaşamlarını işçi sınıfının ve ezilenlerin insani, adil, onurlu bir dünya mücadelesi ile birleştiren kutup yıldızlarımızın adımlarını takip ederek başlamıştık kampanyamıza. Katliamların ardından yıllar dahi geçse, yaşanılanlar ne hesapsız kalacaktır ne de adaletsiz. Gençlik adalet mücadelesini de, ölümsüzlerimizin anılarını ve mücadelelerini de omuzlamaya dün olduğu gibi, yarınlarda da hazırdır. 1 Mayıs 77'den Maraş'a, Sivas'tan Sur'a, Ulucanlar'dan 19 Aralık'a, Pirsus'tan Ankara'ya, Özgür Evrim'den Hrant'a, Sakine ve Sevê'den Yeliz ve Şirin'e ve adları aklımızın, kalbimizin ışığı, direnci, gülüşü olan nice yoldaşa, devrimci yoldaşa ve halk insanımıza, ölümsüzlerimizin yeni bir yaşama, yeni bir dünyaya duydukları inanç tüm canlılığıyla ayaktadır, savaşmaktadır. “Hiç Bir Düş Yarım Kalmayacak”, andımızdır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi